27 Kasım 2010 Cumartesi

Brüksel, Atomium







Brüksel 2.6, Brel



Şarkı Sözleri

Jacques Brel   NE ME QUITTE PAS1959
Ne me quitte pas     
Il faut oublier
Tout peut s'oublier
Qui s'enfuit déjà
Oublier le temps
Des malentendus
Et le temps perdu
A savoir comment
Oublier ces heures
Qui tuaient parfois
A coups de pourquoi
Le coeur du bonheur
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas

Moi je t'offrirai
Des perles de pluie
Venues de pays
Où il ne pleut pas
Je creuserai la terre
Jusqu'après ma mort
Pour couvrir ton corps
D'or et de lumière
Je ferai un domaine
Où l'amour sera roi
Où l'amour sera loi
Où tu seras reine
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas

Ne me quitte pas
Je t'inventerai
Des mots insensés
Que tu comprendras
Je te parlerai
De ces amants là
Qui ont vu deux fois
Leurs coeurs s'embraser
Je te raconterai
L'histoire de ce roi
Mort de n'avoir pas
Pu te rencontrer
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas

On a vu souvent
Rejaillir le feu
D'un ancien volcan
Qu'on croyait trop vieux
Il est paraît-il
Des terres brûlées
Donnant plus de blé
Qu'un meilleur avril
Et quand vient le soir
Pour qu'un ciel flamboie
Le rouge et le noir
Ne s'épousent-ils pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas

Ne me quitte pas
Je ne vais plus pleurer
Je ne vais plus parler
Je me cacherai là
A te regarder
Danser et sourire
Et à t'écouter
Chanter et puis rire
Laisse-moi devenir
L'ombre de ton ombre
L'ombre de ta main
L'ombre de ton chien
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
Ne me quitte pas
----------------------------------------------------------------------------------------

Jacques Brel Vakfının olduğu binanın dışı  ve civarından bir kaç çekim..

Brel'in resmi sitesi http://www.jacquesbrel.be/





Alttaki resimde yakalanan,  Jacques Brel Vakfına çıkan sokakta bir kadının kahverengi köpeği ve bir adamın aynı cinsten siyah köpeğinin  karşılaşması ve birbirlerini tanımaya çalışması..  İlginç olan kahverengi köpekli kadının montunun siyah, siyah köpekli adamın ceketinin kahverengi olması... 


Brüksel 2.5






Brüksel 2.4




Brüksel 2.3




Brüksel 2.2

 Patria


Metropol KAFE  


metropol kafenin tarihçesi

Brüksel 2.1




25 Kasım 2010 Perşembe

japonca, fince,yunanca

私はあなたに私の最愛の人を愛して
Watashi wa anata ni watashi no saiai no hito o aishite
Rakastan sinua rakkaani
Σ 'αγαπώ αγάπη μου

Prensesin Uykusu


Naiflik yakalanmış filmde..

(Çağan Irmak'ın bir önceki filmi miydi " Karanlıktakiler" çok iyiydi..- oyuncular tiyatro kökenli dar alanda kısa paslaşmalar.. etkileyici idi. İlk filmi mi  (değil) "Babam ve Oğlum" da bayağı duyguyu vermişti Çetin Tekindor yolun  ortasında bir sahne..Nazım Hikmet'i oynayan dev aktör onun önüne geçmişti, cenaze töreni idi galiba... )



Masal ile gerçek hayat  birleştirilmiş. Oyuncular çok iyi, animasyonlar iyi, pozitif duygu veriyor.
Hikaye karmaşık değil, aslında birkaç hikaye var, karakterleriyle.. Yetimhane, yetim arkadaşlar, kocasını terkeden kuaför anne ve kızı, yalnız yaşlı eski rejisör,  bir müzik grubu (Redd), yetimlerden başroldeki pozitif hayalperest, diğeri daha hayatın içinde gibi, kütüphanedeki iyiliksever kadın..

Çekimler yakın, iyi, film dinamik.. seyrettiriyor.






THE SLEEP OF PRINCESS

Naivity was caught in the film. The tale (a fairy tale) was combined with the real (true) life. Acting people are good, animations are not bad, the film gives you a positive feeling. The story is not complicated, there are few stories with their characters, actually. An orphanage,  orphan  friends; an hairdresser  mother with her daughter who left his husband;   an  alone, old  former film director, a music band (Redd),  the main character from  the orphans   is more positive and  a day dreamer, the other looks like from (thorugh) the life, an humane  woman working in the library
 Close Shots  are good, film is dynamic.. it makes you watch..

24 Kasım 2010 Çarşamba

Havana

Havana filmini seyrettim. Filmin, özellikle ikinci yarısında, değişik noktalarda, karakterlerin karşılaştıkları durumlarda  kaldıkları ikilemler (kararsızlıklar) iyi yansıtılmış. Redford ikinci yarıda hayata nasıl baktığını, hayat hakkında ne düşündüğünü gösteriyor. Olin ile Redford arasında Redford'un evinde geçen dialoglar düşünülmüş ve farklı bakış açılarını vurguluyor. Hayata anlam katmak üzerine düşünceler.  Olin'in söylediği "Kişinin kendinin ötesine geçmek ve birlikte şarkı söylemek.." ve Robert'in söylediği birkaç cümle hoşuma gitti.  Ayrıca  Redford'un profesörle konuşmasında, profesör kadınlarla ilgili yorumları ilginç.
 Bu konuşmalar Robert'in Olin'in peşinden gitmesinde etkisi oluyor.  Dialog  ayrıntılarını daha sonra(aşağıda) vereceğim.

Filmin son ayrılış sahnesi Kasablanka' yı hatırlattı..

Olin Lena İsveçli, filmde de Kuzeyli ve aslında Holywood'da şansını deneyen bir oyuncu..  

 Olin Lena'ın eşi Lars Sven "Lasse" Hallström ilk filmi: 
  • 1973 - Ska vi gå hem till dej eller till mej eller var och en till sitt? (Shall we go to your place or my place or you to yours and me to mine?-
Senin yerine mi gideceğiz benimkine mi yoksa sen seninkine ben benimkine mi ?)
  Bazı  Dialoglar:  
  Profesörün bazı lafları:

- Take the advise of the old  man. Stick with her.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         
 -There is nothing like a woman or two.
- They love men even jerks. Women are perfect, the rest is bullshit.

(Robert Profesöre soruyor: ) -Sen ne yapacaksın
(Prof)  - Benim birşey yapmam gerekmiyor.

Olin ile arasında geçen konuşmalar:

-(R)  Anlamadığım şeylerden uzak dururum.
        Fikirlerle yaşayamazsın. ınsanların birçoğunun fikri bile yoktur.
-(O) It is not idea, feeling.. 
-(O) Bildiğin şeye pek inanmıyorsun..
-(R) İnanıyorum. I know I love you baby.
-(R)  Çinde bir kelebeğin çiçeklerde kanat çırpşının Karayiblerde kasırgaya
      yol açtığını biliyorum. Ama olasılıkları hesaplayamazlar.. oluruna bırakırlar. Uzun zaman alır.

Burada Sydney Polack, Robert Redford'a kaos teorisinden söz ettiriyor. Kelebek etkisi..      

Havana'nın bir eleştirisi için;    NYTIMES

21 Kasım 2010 Pazar

Tanrı beni görüyor mu?

Murat Gülsoy'un yeni kitabının ismi imiş.. (Can yayınları)
İsmi hoşuma gitti..
 Pakize Barışta yorumlamış, eleştirmiş..
"zaman gerçekten azalıyor....yaşadıkça yaşayacağımız azalıyor" kitaptan alıntı..
"Edebiyat, insanın yalnızlığına ve buna  bağlı olarak bireyin farkedilmekle ilgili varlık sorununa deva olma çabasındadır hep." Pakize Barışta'dan alıntı..

Does God see me?
 This is the title of the story book  of Murat Gülsoy recently published by Can Yayınları. I liked the title.
Pakize Barışta interpreted and criticized the book..
"the time is really decreasing... as we lived,  what we will live is decreasing" two sentences from the book.
"Literature is always in the effort to become a remedy to the loneliness of the human being and by depending on that  the existence problem  of the individual which  involves him/her to be perceived." from Pakize Barışta.