Fidel'in Yüzünden filmini bu akşam Suat/Gül'ler de izledik. (Burçlar gelene dek Nazilere
karşı bir mücadele veren Alman öğrenciler ile ilgili bir filme başladık.. Öğrenciler Nazi karşıtı bildiri dağıtırken yakalandıklarında Burçlar geldi ve durduk.. Genelde bu tip filmlerde karşı karşıya gelen Naziler ve Yahudiler olurdu, bu filmde Naziler ve karşıtı Almanlar var.. Aklıma Shindler'in listesi geldi.. Shindler bir Yahudi mi idi? Avusturyalı imiş. Bir daha bakacağım..!!!! Morovia'dan mış, Çek Cumhuriyetinin doğusu, fabrikasının yöneticilerinin arasında Yahudiler varmış..)
İnatçı, akıllı kız başrolü çok güzel götürdü. Anne babasını sürekli sorguladı ve onları zorladı..
Filmin genel olarak sürükleyebildiğini söyleyebilirim.
Büyüklerin çocuklar(ı) ile ilişkisini yeniden gözden geçirmesini sağlayacak bir film.
Filmin arka planında sosyalizme giriş yapan bir anne-baba ve değişik inançlarda yakın çevreden kişiler var.
ayrıntılar için tıklayın ==>some info.. from wiki
Costa Gavras'ın kızı Julie Gavras tarafından yönetilmiş.
birşeyler karalamak, belki dışardan bakmak, not düşmek, "not defteri", paylaşmak... to take notes, maybe to look at yourself from outside, to share too.. " a notebook" ..
2 Aralık 2010 Perşembe
1 Aralık 2010 Çarşamba
Bazı sorular... Naipaul..
ilk önce bir son 10 yılın Nobel Edebiyat ödülleri kime verildi.. (kaynak Vikipedia)
Bazı sorular Naipaul tartışmasına dair..
- Nobel edebiyat ödülleri kime ne gerekçe ile veriliyor?
- Dinler (inançlar) eleştirilebilir mi?
- İnançlı insanlar inançlarından dolayı eleştirilebilir mi?
- Herhangi bir düşünce ve inanç sistemi aşağılanabilirmi?
- Avrupa yazarlar parlementosu Naipaul'u niçin seçti? Denilenler doğru ise
buna rağmen çağrılmasını doğru buluyor mu? (Bk->Avrupa Yazarlar Parlemontosu, IST)
- Naipaul "Nobel Ödülü alan bir yazar olması dışında" yapıtlarında ne diyor? Ne demiş?
Müslümanlıkla (İslam ile) ilgili ne demiş?
- Avrupa Yazarlar parlementosunun toplanma (ve biraraya gelme) amacı nedir?
- Naipaul'un toplantıda bulunması (bulunmaması) bu amacı nasıl etkiler?
Bu soruların cevaplarını aldığımızda doğru karar ortaya kendiliğinden (daha kolay) çıkacaktır.. diye düşünüyorum...
Bazı sorular Naipaul tartışmasına dair..
- Nobel edebiyat ödülleri kime ne gerekçe ile veriliyor?
- Dinler (inançlar) eleştirilebilir mi?
- İnançlı insanlar inançlarından dolayı eleştirilebilir mi?
- Herhangi bir düşünce ve inanç sistemi aşağılanabilirmi?
- Avrupa yazarlar parlementosu Naipaul'u niçin seçti? Denilenler doğru ise
buna rağmen çağrılmasını doğru buluyor mu? (Bk->Avrupa Yazarlar Parlemontosu, IST)
- Naipaul "Nobel Ödülü alan bir yazar olması dışında" yapıtlarında ne diyor? Ne demiş?
Müslümanlıkla (İslam ile) ilgili ne demiş?
- Avrupa Yazarlar parlementosunun toplanma (ve biraraya gelme) amacı nedir?
- Naipaul'un toplantıda bulunması (bulunmaması) bu amacı nasıl etkiler?
Bu soruların cevaplarını aldığımızda doğru karar ortaya kendiliğinden (daha kolay) çıkacaktır.. diye düşünüyorum...
Yavuz'un Somay'a son cevabı..
"İlahi Bülent! Demek ki İngilizler, sömürge halkına İngilizce öğretirken, Naipaul'un, Chattarjee'nin, Bhabha'nın, Spivak'ın, İngilizceyi 'efendiye rağmen ve ondan daha büyük bir beceriyle' kullanacağını hesaplayamamışlar! 'Bu madunlara İngilizceyi öğretelim, onlar nasıl olsa bizden daha büyük bir beceriyle konuşamazlar' diye düşünecek kertede aptal mı İngilizler acaba?
Ya da, bir dili, o dile yabancı olan birine öğrettikten sonra, onun, öğretenden daha 'büyük bir beceriyle' kullanılmasını önleyecek tedbirler mi vardı da, İngilizler o tedbirleri almadı? Yapma Bülent, Allahaşkına!
Dahası, mağdur sömürge halkından birinin, mesela Naipaul'un veya Rüşdi'nin İngilizceyi efendilerinden daha 'büyük bir beceriyle' kullandıkları su götürmez. Çünkü onlar (özellikle de Naipaul), efendinin dili olan İngilizceyi, kolonyalizmin emir ve hizmetinde, sömürgeci ve ırkçı bir söylemle, ve elbette 'daha büyük bir beceriyle' kullanıyorlar! "
H.Yavuz, Zaman gazetesi, 1/12/2010'dan alıntı.. (boldfeys (koyulaştırma) benden..)
Ya da, bir dili, o dile yabancı olan birine öğrettikten sonra, onun, öğretenden daha 'büyük bir beceriyle' kullanılmasını önleyecek tedbirler mi vardı da, İngilizler o tedbirleri almadı? Yapma Bülent, Allahaşkına!
Dahası, mağdur sömürge halkından birinin, mesela Naipaul'un veya Rüşdi'nin İngilizceyi efendilerinden daha 'büyük bir beceriyle' kullandıkları su götürmez. Çünkü onlar (özellikle de Naipaul), efendinin dili olan İngilizceyi, kolonyalizmin emir ve hizmetinde, sömürgeci ve ırkçı bir söylemle, ve elbette 'daha büyük bir beceriyle' kullanıyorlar! "
H.Yavuz, Zaman gazetesi, 1/12/2010'dan alıntı.. (boldfeys (koyulaştırma) benden..)
30 Kasım 2010 Salı
V.S Naipaul ve H. Yavuz
Bülent Somay yazısına, Hilmi Yavuz'un Naipaul, Rüşdi gibi "sömürge aydınları" na İngilizce'yi evrenselleştirdikleri için 'iğneleyeci' teşekkürü ile başlıyor. Ama diyor ki İngilizlerin bunu planlamadıklarını ve asıl amaçlarını aşarak bu yazarların onlardan (yani dilin asıl sahiplerinden)
neredeyse dili daha iyi kullanır hale geldiklerini söylüyor.
Böylelikle " Şarkiyatçılık"ın yazılabildiğini ekliyor. Yavuz'un yaklaşımını kibirli buluyor. (28/11/2010 Radikal/Hayat-11.)
E. Said'ten Naipaul üzerine
"His fiction and especially his travel writing have been criticised for their allegedly unsympathetic portrayal of the Third World.
Literary critic Edward Said, for example, argues that Naipaul "allowed himself quite consciously to be turned into a witness for the Western prosecution", promoting what Said classifies as "colonial mythologies about wogs and darkies".
Said believes that Naipaul's worldview may be most salient in the author's book-length essay The Middle Passage, which Naipaul composed after returning to the Caribbean after ten years of exile in England, and the misunderstood, underrepresented work An Area of Darkness."
from wikipedia..
http://en.wikipedia.org/wiki/V._S._Naipaul
neredeyse dili daha iyi kullanır hale geldiklerini söylüyor.
Böylelikle " Şarkiyatçılık"ın yazılabildiğini ekliyor. Yavuz'un yaklaşımını kibirli buluyor. (28/11/2010 Radikal/Hayat-11.)
E. Said'ten Naipaul üzerine
"His fiction and especially his travel writing have been criticised for their allegedly unsympathetic portrayal of the Third World.
Literary critic Edward Said, for example, argues that Naipaul "allowed himself quite consciously to be turned into a witness for the Western prosecution", promoting what Said classifies as "colonial mythologies about wogs and darkies".
Said believes that Naipaul's worldview may be most salient in the author's book-length essay The Middle Passage, which Naipaul composed after returning to the Caribbean after ten years of exile in England, and the misunderstood, underrepresented work An Area of Darkness."
from wikipedia..
http://en.wikipedia.org/wiki/V._S._Naipaul
FEMEN
FEMEN, Ukrayna'da Anne Hutsol tarafından seks ve fuhuş turizmine karşı başlatılan bir hareket. Ama eylem aralığını ekonomiden kültüre kadar kadınların söz sahibi olabileceği her alana genişletiyor.
A. Hutsol vücut ve akıllarını protesto amaçlı kullandıklarını, seksi tarzlarının kültürleri olduğunu, seksi ve güzel olmalarının doğanın bir mirası olduğunu söylüyor. Fakat bu durumun kendilerinin bir seks nesnesi olduğu anlamına da gelmemesi gerektiğini ekliyor.
(Deniz Ülkütekin, 28/11/2010, Cumhuriyet)
A. Hutsol vücut ve akıllarını protesto amaçlı kullandıklarını, seksi tarzlarının kültürleri olduğunu, seksi ve güzel olmalarının doğanın bir mirası olduğunu söylüyor. Fakat bu durumun kendilerinin bir seks nesnesi olduğu anlamına da gelmemesi gerektiğini ekliyor.
(Deniz Ülkütekin, 28/11/2010, Cumhuriyet)
HES'ler iyi mi kötü mü?
HES' ler aslında KÖHES'miş, (Küçük Ölçekli Hidroelektrik Santralı)..
Sayısı 1700 olacakmış. Neden karşı çıkılıyor.. Ekosistem bozuluyor. Bitki Örtüsü de..
Tümü yapılsa bile Ancak %5 elektrik ihtiyacı karşılanabilecek deniyor Türkiye'nin.
Peki kime yarıyor, yarayacak. Az sermayeli iktidara yakın, devletin elektriği satın alma garantisi
altındaki girişimcilere.. Koray Çalışkan, 28/11/2010, Radikal.
Sayısı 1700 olacakmış. Neden karşı çıkılıyor.. Ekosistem bozuluyor. Bitki Örtüsü de..
Tümü yapılsa bile Ancak %5 elektrik ihtiyacı karşılanabilecek deniyor Türkiye'nin.
Peki kime yarıyor, yarayacak. Az sermayeli iktidara yakın, devletin elektriği satın alma garantisi
altındaki girişimcilere.. Koray Çalışkan, 28/11/2010, Radikal.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)